1889 yılında İngiliz fizyolog Eduard Brown-Se-guard kendisine köpek testisi özünü enjekte ederek, yaşlanmanın çaresini bulduğunu ilan etti. Aslında bilimsel bir dağın temilini atmıştı. Yaşlanmada iç salgı ve hormonların etkisini inceleyen endokrinoloji böyle kurulmuş oldu.
1908 yılında bağışıklık konusunda Nobel ödülü kazanan İlya Metschnikow, uzun yaşama konusunda ilk kitabını yazdı. “The Prolongaiton Of Life” adlı bu kitapta, yaşlanmanın yavaşlamasının yoğurt yemekle veya kalın bağırsağın alınmasıyla sağlanabileceği tezini ortaya attı.
Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren yaşlanmayla ilgili bilimsel çalışmalar büyük bir hız kazandı. Hücre deney tüpüne alındı ve çeşitli ortamlarda incelendi. Burada asıl bilinmek istenen hücrenin ne kadar uzun yaşayacağıydı. Sonuçta ortaya ilginç bir gerçek çıktı: Yaşlanan hücre bölünerek yenileniyordu ama bu bölünme sınırlı sayıda oluyordu.
1954′te Denham Harman, halen geçerli olan, serbest radikallerin yaşlanmayı hızlandırdığı teorisini ortaya attı.
1961′de biyolog Leonard Hayflick insan hücrelerinin en çok 80-90 defa bölünerek yenilendiğini daha sonra yaşamlarının sona erdiği teorisini ortaya attı. Bu yaşlanma teorilerinin en önemlisidir.
1993′te, American – Academy Of AntiAging Medicine (A4M) kuruldu. Bu kuruluş, binlerce anti-aging doktoru yetiştirdi.
1961′de biyolog Leonard Hayflick insan hücrelerinin en çok 80-90 defa bölünerek yenilendiğini daha sonra yaşamlarının sona erdiği teorisini ortaya attı. Bu yaşlanma teorilerinin en önemlisidir.
1993′te, American – Academy Of AntiAging Medicine (A4M) kuruldu. Bu kuruluş, binlerce anti-aging doktoru yetiştirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder